Yetişkinlere özel hipergerçek bir dünya: Las Vegas
2 yıldır yazacağım, hadi diyorum birkaç kere daha git Eylül sonra dolu dolu daha güzel yazarsın. Böyle diye diye 6 kere mini tatil ve iş seyahati yapmış oldum Vegas’a, 7. de yakında. Her sorana tek tek yazmak yerine ‘blog’a bak’ demek daha kolay olacak artık. Ne çok gitmek isteyen varmış da haberim yokmuş. Başlamadan önce önemli bir not: 21 yaşından küçükseniz bu yazıyı okuyup boşu boşuna aklınıza karpuz kabuğu düşürmeyin. Her yerde kimlik soruyorlar ve istisna yapmıyorlar. Ben ilk 19 yaşında gitmiştim, aval aval etrafıma bakınıp iç çekmekle yetinmiştim.
Nasıl bir yer?
1930’lu yıllarda Nevada eyaletinde kumarhanelerin yasallaşması, boşanma sürecinin birkaç haftalık kısa bir zamana indirilmesi gibi getirilen yasal düzenlemelerle bir gangsterin ilgisini çekmiş ve bir kumarhane şehri olarak Mojave Çölü’nün ortasına kurulmuş bir şehir. Konsept tamamen lüks oteliçi aktivitelere dayalı. Casinolar, restaurantlar, barlar, kulüpler, gösteriler... İnsanlar zamanın nasıl geçtiğini anlamasın, bolca harcasınlar diye casino’ların hiçbirinde cam/pencere yok. Bir de iyice kendilerinden geçip de balkondan düşmesin, intihar etmesinler diye otel odalarının çoğunda balkon yok. Yani anlayacağınız ‘hafif‘ üşütük bir yer. Özellikle bekarlığa veda, doğum günü kutlaması, şipşak ve kaçamak evlilik deyince akla ilk gelenlerden. Benim en sevmediğim kısmı ise her yerde sigara içilebiliyor olması.
Nasıl gidilir?
Los Angeles’tan ya arabaya ya da uçağa atlanıp gidilir. Yolculuk arabayla trafik durumuna bağlı olarak 3-4 saat, uçakla ise 1 saat 10 dakika civarı sürer. Tabii ki dünyanın her yerinden de uluslararası Las Vegas Maccaran Havaalanı’na gelmek mümkün. Önemli not: Yaz döneminde arabayla gidecek olursanız yola ya çok erken ya da çok geç çıkın. Çünkü asfalt aşırı ısınıyor ve birçok arabanın tekerlekleri buna dayanamıyor, hem de çok trafik oluyor. (Bu bilgiyle hayatınızı kurtardım şuan, bir şey değil.)
Niye gidilir?
Eğlencenin dibine vurmak, zaman kavramını kaybetmek, yeri gelince kendini kaybetmek, kafa dağıtmak, deşarj olmak, para kazanmak, daha ziyade kaybetmek, harcamak, dünya mutfaklarının en iyi örneklerini doyasıya yemek ve ‘dünyaya bir kere geliyoruz yaaa!’ deyip yetişkinler için özel olarak yaratılmış hipergerçek bir dünyayı deneyimlemek için gidilir. Hele bekarsanız yaşadınız! Bana kalırsa 2-3 gün yeterli, fazlası tehlikeli.
Ne zaman gidilir?
Haftasonu-haftaiçi, yaz-kış ayrımı yapmadan yılın 365 günü kafanıza ne zaman eserse! Kışın giderseniz, ünlü havuz partilerinde boy gösterip onunla bununla fingirdeyemezsiniz, fingirdeşmeniz sadece casino, restaurant, bar ve kulüplerle sınırlı kalır. (Ay yazııık!) Yazın giderseniz, hem havuz partilerinde ertesi gün adını hatırlayamayacağınız ‘arkadaşlar’ edinirsiniz, hem de 50 - 55 derecede beyin fokurdaması ne demek bizzat öğrenmiş olursunuz. (Genel kültür, iyidir bence). Ama tabii ki illa böyle bir aktivite yapmanız şart değil, zaten tüm olay otellerin içinde dönüyor. Hiç dışarı çıkmayıp püfür püfür o otel benim bu otel senin takılabilirsiniz de. Uzmanların söylediklerine göre, -hiç değilse havayı uç yaşamayalım diye olsa gerek- Vegas’a gidilecek en iyi zaman Mart-Mayıs ve Eylül-Kasım arasıymışmışmış.
Nerede kalınır?
Eğer hakkını vermek istiyorsanız, tıpış tıpış ödeyerek Strip’te –bu tüm otellerin bulunduğu ana cadde oluyor- güzelce bir otelde kalacaksınız. Merak etmeyin, insanları kumarhanelere çekip orada para harcatmak için otel fiyatlarını cezbedici tutuyorlar. Ve inanın ödediğiniz para hakkını buluyor, çoğunun odaları ortalamanın oldukça üstünde. Benim bizzat kaldıklarımı bütçeye göre üç sınıfa ayıracak olursak:
- sınıf (pahalı): Encore, Palazzo, The Venetian (Üçünü de sonuna kadar tavsiye ederim. Palazzo ve The Venetian bitişik oteller ve odalar hemen hemen aynı, eğer biraz daha az gürültü ve kalabalık, daha hızlı servis isterim derseniz, Palazzo.)
- sınıf (orta): Hilton, Flamingo, Renaissance (bu Strip’te değil, anca diğerlerinin fiyatı çok yüksekse tercih edin, ama otel olarak gayet güzel, hakkını yemeyeyim.)
- sınıf (ucuz): Excalibur (bu dışardan eğlenceli görüntülü, içerden berbat bir otel. Bütçeniz çok sıkışmadıkça ı-ıh.)
Otel olarak kalmadığım ancak içini çok beğendiğim diğer oteller sırasıyla; Wynn, The Cosmopolitan, Aria ve Bellagio. Bunların 4’ü de pahalı sınıfa giriyor. Tüm rezervasyonlarınızı booking.com veya expedia.com’dan yapabilirsiniz.
Nerede yenir?
En beğendiğim ve gerçekten tavsiye ederim diyebileceğim restaurantlar sırasıyla:
- CUT by Wolfgang Puck (Steakhouse)/ The Palazzo: Her yerle ilgili detay yazmayacağım ama burayı yazmadan olmaz. İddia ediyorum burada bir kere steak yedikten sonra bir daha hiçbir yerde yiyemeyeceksiniz. Yeseniz de yavan gelecek. Böyle bir şey O-L-A-M-A-Z! Başlangıç için gidin gözünüzü kapatıp menüden istediğiniz şeyi seçin. Ya da beni dinleyip steak sashimi ve steak tartar söyleyin. Sonra masaya tepsiyle gelen onlarca çeşit etten birini veya 4 çeşit deneyebileceğiniz tadımlık set’i seçin, yanına da kırmızı bir Paso Robles şarabı açtırın, üstüne de çikolatalı sufle yiyin sonra zevkten gözünüz kafanızın arkasına kaçsın –ne demekse!-. Bunu özel bir gece için yapmak isteyebilirsiniz, çünkü fiyatlar yüksek. Ama değer mi? Her bir kuruşuna hem de! (Böyle bir menü kişi başı $200 civarı.)
- Estiatorio Milos (Yunan) / The Cosmopolitan: Burada deniz ürünlerinden şaşmayın. Ahtapotundan, karidesine her şeyi 10 numara, yanında Ouzo’su da cabası.
- The Buffet (Açıkbüfe tüm mutfaklar) / Wynn
- Bacchanal Buffet (Açıkbüfe tüm mutfaklar) / Caesars Palace: The Buffet ile Bacchanal’i beraber yazacağım. Çünkü ikisi de tamamen aynı konsept. Vegas’ta açık büfe kültürü çok gelişmiş halde. Bu bahsettiğim 2 tanesi ise ‘açık büfe tanrısı’, en iyileri ama bir o kadar da pahalıları. Hangisine giderseniz çok çok çok aç gidin, hakkını vermeden çıkmayın. Genelde yapılan brunch saati gidip kahvaltı, brunch ve öğle yemeği yemek. Evet, ciddi söylüyorum. Dünyanın tüm mutfaklarının olduğu kocaman bir alana giriyorsunuz, sonra istediğinizi yiyorsunuz, istediğinizle banyo yapıyorsunuz, nasıl isterseniz, size kalmış. Benim favorim Fransız başlayıp, Amerikan devam edip, Uzakdoğu’ya geçip İtalyan’la kapanış yapmak. Önemli bir tüyo; hepsinden çok küçük porsiyonlar şeklinde tadımlık alın –biliyorum gözü doyurmak zor ama öyle yapın yoksa yazık oluyor- ki birçok şeyin tadına bakabilin. Yanında sınırsız Mimosa paketi de alabilirsiniz. 2 saat süreniz olduğunu unutmayın! (Kişi başı açıkbüfe fiyatı $50-$60)
- TAO (Uzakdoğu) / The Venetian: Sushi’si, sashimi’si, o’su bu’su, yanında filtresiz sake’si arka fonda da Buddha Bar atmosferi’si.
- Eiffel Tower Restaurant (Fransız) / Paris: Ne yalan söyleyeyim yemekleri ölüp bitmelik değil, idare eder; ama manzarası Vegas’ın en iyisi, o yüzden gitmeli.
- Sushisamba (Japon) / The Venetian: Burada sushi’nin dışında menüde kulağa değişik gelen şeyler denemekten korkmayın, kolay kolay yanılmazsınız.
- Bouchon (Fransız) / The Venetian: Daha çok kahvaltılık, brunch’lık bir yer. Menü oldukça geniş, birkaç kişi giderseniz hepiniz farklı şey söyleyip bölüşün. Her şey pek güzel.
- Peppermill (Amerikan) / Herhangi bir otelde değil ama yürünebilir: Burası çok çılgın bir yer. 24 saat açık ama esas kahvaltılarıyla ünlü. İçeriye girmeden önce acaba girmesek mi, bu kız bizi nereye gönderdi ne acayip bir yer, striptiz kulübü müdür nedir diye geçireceksiniz içinizden. Sonra içeri girip şok olacak, iyi ki gelmişiz diyeceksiniz. Alevler, ledli şömineler, neon ışıklar, 70’ler dekorasyonu ve yine 70’lerden fırlamış kostümleriyle garsonlar, yemekler de bonusu. Gerçekten görülesi.
- Cafe Bellagio (Amerikan) / Bellagio: Gün içinde mola vermeniz Bellagio’ya denk gelirse burada bir şeyler atıştırabilirsiniz.
- Wolfgang Puck Bar and Grill (Amerikan) / MGM: Bu da aynı şekilde gün içinde mola vermeniz MGM’e denk gelirse burada bir şeyler atıştırabilirsiniz.
Nerede içilir?
Bu aşağıda sayacaklarım tam akşam yemeği sonrası gece eğlencesine geçmeden önce Dirty Martini’nizi, Cin-Tonik’inizi yudumlayacağınız, sosyalleşeceğiniz yerler.
- The Chandelier Bar / The Cosmopolitan
- Eiffel Restaurant’ın barı / Paris
- Bar Moderno / Aria
- Mandarin Bar / Mandarin Oriental
- Bond / The Cosmopolitan
- Commonwealth
Nerede partilenir?
- Marquee / The Cosmopolitan
- XS / Encore
(Marquee ve XS benim hem gece hem de havuz partileri için favorilerim)
[video width="640" height="640" m4v="http://www.eylulsavas.com/wp-content/uploads/2016/01/IMG_5100_2.m4v"][/video]
- Omnia / Caesars Palace
- Hakkasan / MGM
- LAVO & TAO / The Venetian
- Light / Mandalay Bay
Bunların dışında size tavsiyem gitmeden önce bu siteye bakın. Tarihlerinize göre hangi DJ nerede çıkıyor bilin ona göre planlanın. Calvin Harris’inden Avicii’sine aklınıza gelebilecek tüm ünlü DJ’leri bu gece kulüplerinde dinlemeniz olası.
Başka n’apılır?
Strip’in üstündeki tüm otellerin içi gezilir.
Bellagio’da akşam fıskiyelerle yapılan su show’u izlenir.
Cirque du Soleil’in Bellagio’da ‘O’ adlı show’u, Aria’da Zarkana adlı show’u izlenip büyülenilir.
[video width="640" height="640" m4v="http://www.eylulsavas.com/wp-content/uploads/2016/01/IMG_5962.m4v"][/video]
Otellerin içindeki şapellere sızılıp evlilik törenleri izlenir. Ya da yanınızda sevgiliniz varsa ani bir kararla hızlıca evlenilir. (Vegas, evlilik sürecinin en hızlı işlediği yer.)
The Venetian ve Palazzo’nun içinde yer alan Grand Canal Shoppes’de alışveriş yapılır.
Arabaya ya da taksiye atlanıp (North) Las Vegas Premium Outlets’e gidilir. (Buranın indirimleri oldukça iddialı.)
Doğa harikası Red Rock Canyon’da hiking yapılır.
Mojave Çölü'nde günbatımı izlenir.
Los Angeles’a gidiş ya da dönüş yolunda hayalet şehir Calico Ghost Town’a uğranır.
Unutmayın, bu saydıklarım dediğim gibi sadece benim favorilerim, başka bir ton yer var. Yeniliklere açık olun.
NOT: Fotoğraflar biraz yetersiz, üzgünüm. Bunlar zar zor bulduğum sayılı düzgün sayılabilecekler. İnsan o dünyaya girince fotoğraf motoğraf unutuyor ve tabii ki çıldırırken çekilmişleri koymadım!
Haydi Viva Las Vegas, sonraki yazıya kadar seyahatle kalın!