EVLEN(ME) BENİMLE!
5 gün önce 'leap day'di, yani artık yılın kışının son günü, yani 4 yılda bir gerçekleşen 29 Şubat günlerinden biri. Hani şu o gün doğanların 4 yılın 3'ünde doğumgünlerini 28 Şubat'ta mı 1 Mart'ta mı kutladıklarını bilemediklerimizin ve üzüldüklerimizin günü. Ya da başka bir açıdan bizden hep 4 yıl genç kalanların.
Bazılarınız biliyordur; leap day gelenekleri vardır. Benim en çok ilgimi çeken eski bir İrlanda geleneği olan. Buna göre; kadınların 4 yılda 1 olan bu tarihte erkeklere evlilik teklif etmesi serbest. Amacının kadın-erkek ilişkilerindeki dengeyi sağlamaya yönelik olduğu söylense de 4 yılda 1 verilen hakkın denge sağlayacağına inanmamı beklemesinler benden. Neyse, esas beni ilgilendiren kısmı teklif sonrası. Eğer erkek teklifi kabul etmezse bir ceza ödemek zorunda. Ceza da kadının insiyatifine ve vicdanına kalmış; para, elbise, eşya...
Ama bazı geleneklere göre 12 tane eldiven alma zorunluluğu varmış. Hatta bunun için yasalar olduğu bile söyleniyor. Nedeni de kadının 12 ay boyunca parmağında yüzük olmayışını saklamak ve utancını örtmekmişmişmiş. Ben olsam ya zaten teklif etmem ya da reddedileceğimi bildiğim adama eder üstüne cezasını 12 topuklu ayakkabıyla ödemesini isterim. Böylece her ay farklı bir topuklu ayakkabıyla bacaklarım olduğundan çok daha ince görünür, 12 farklı adamla tanışırım.
Konumuza dönecek olursak; ben de leap day geleneklerinden kendime pay çıkarıp hediyeler kapmaya çalıştım. Ama sonuç; hüsran. Manevi olarak iyi ama maddi olarak hiç hoş olmadı; 4 yıl sonraya artık...
Bu arada İskoçyalılar ve Yunanlılar da bu yıl ve özellikle bu günlerde evlenmenin lanetli olacağına, 13. Cuma gibi uğursuz olacağına inanırlarmış.
Bu leap day geleneklerini araştırırken karşıma sizin de ilginç bulacağınızı düşündüğüm birkaç farklı gelenek çıktı. Gelin onlara da bakalım; sonra kapansın bu gelenek görenek ıvır ve zıvırları.
Endonezya'da tuvalet ve duş yasağı: (Hayatımda duyduğum en saçma) bu geleneğe göre gelin ve damadın 3 gün 3 gece süreyle her türlü tuvaletlerini yapmaları ve duş almaları yasak. Bunu sağlayabilmek için de azıcık su içebiliyor ve azıcık yemek yiyebiliyorlarmış. Buna göre daha uzun ve mutlu yaşamaları söz konusuymuş. İçlerinde biriken çişler ve dışkılarla, kokuşmuş kafalarıyla ne kadar mutlu yaşayabilirler bilinmez.
Endonezya'da parmak kesme: Bu Endonezyalı'lar kafadan kontak olacak ki böyle yitirik şeyler yapıyorlar. Bu geleneğe göre de; kadınlar ölen bir akrabasının ardından bir parmağını kesiyormuş. Nedeni de (bu yitiriklerin arasından kaçıp giden) ruhlarını kutsamakmış. Ölen 20 akrabadan sonra erkek olsa neresini keseceğini anlarım da, olan yine kadınlara olduğundan zavallılar nerelerini kesiyor acaba?
Çin'de ayak bağlama, katlama, ne derseniz artık: Çin'de küçük ayaklı kadın makbul olduğu için, bu çıldırıklar da ayaklarına fotoğrafta gördüğünüz gibi işkenceler yapıp, o miniminnacık ayakkabının içine sığdırmaya çalışıyorlar. Çinli erkeklerin zevki bizimkilerden oldukça farklı olacak ki; erotizmin sembolü olarak biliniyormuş. Ay, erkek olsam kadını soysam soysam ayaklarına gelsem, böyle olduğunu görsem, pılımı pırtımı toplar kaçar giderim. Bırakın erotizmi seksten, kadından soğurum yahu!
Size bu güzel haftabaşında geleneksiz, göreneksiz, akıl sağlığınız yerinde musmutlu günler dilerim!