4 GÜNLÜK EKSPRES LONDRA

Geçtiğimiz 9 günlük tatilin 4 gününü Londra'da geçirdim. Çok doğru bir zamanlama oldu açıkçası; anlatılan o soğuk, kasvetli, yağmurlu şehrin aksine güneşli, yazdan kalma günlerini yaşayan neşeli bir şehirde buldum kendimi. Ekim ayının ortası olmasına rağmen hava 18-19 derece civarındaydı. Gitmeden önce herkes tarafından, donacaksın kalın kıyafetler götür denerek korkutulup, yanıma kalın kalın montlar aldım, sonra hepsini bütün gün elimde taşımak zorunda kaldım. Şikayet ediyor muyum? Hayır tabii ki! Böyle bir şans tanıdığı için Londra'ya teşekkür ediyorum. Gelelim benden sonra gideceklere yardımcı olabilecek kısımlara. Londra listesini 'gitmeden önce' ve 'gittikten sonra' yapılacaklar olarak ikiye bölmek daha doğru olacak sanırım.  'Gitmeden önce' yapılacaklar -Vize. İngiltere konsolosluğunu 5 iş gününde vizemi verdiği için çok sevdim. Herşey çok tıkır tıkır. Size asla eksik evrak var demiyorlar, ne verirseniz onu kabul ediyorlar, ona göre değerlendirme yapıyorlar. 1 ay önceden başvurmakta fayda var deseler de vizeler oldukça hızlı çıkıyor. Ayrıca acil bir durumunuz varsa ekstra 200 TL ödeyerek 3 iş gününde alabiliyorsunuz. Tek sıkıcı kısmı 12 sayfalık form doldurmak zorunda olmak. -Tabii ki uçak bileti. Bayram dönemi olduğu için bu sefer oldukça pahalıya geldi bilet ama normal zamanda gideceklere Türk Havayolları'nın Wingo seferlerini öneririm; gidiş dönüş 99 Euro'ya bilet var! -Kalacak yer ayarlama. Londra'da hem düzgün bir yerde kalayım hem de bütçem daha az sarsılsın diyorsanız eğer, kesinlikle ev kiralamanızı öneririm. Pound hesabından dolayı düzgün otellerin fiyatları ne yazık ki oldukça yüksek. Örneğin Marriott Hotel Park Lane'e baktık ilk önce; 4 gece 2 kişilik oda konaklama aşağı yukarı 5.500 TL idi; ancak sonra Airbnb'den Bayswater'da, oldukça merkezi lokasyonlu, metroya ve Hyde Park'a 2 dk yürüme mesafesinde 3 kişi kalabilecek bir yer kiraladık ve 4 gece için 3 kişi sadece 2.250 TL ödedik. Ve ev hem çok temiz hem de kullanışlıydı. 4 kişi bile sığılabilir. Mutlaka tavsiye ederim. Link'i de burada: https://www.airbnb.com.tr/rooms/848566 -The Phantom of the Opera bileti. Londra'ya gidip de izlemeden dönerseniz döverler. Bir çeşit ritüel, iyi ki de öyle ki sanatla ilgisi olmayanlar bile izleyip biraz fikir edinebiliyor. Ancak ritüel olduğu için tahmin edersiniz ki; milyonlarca turist ağırlıyor, o yüzden de kapalı gişe oynuyor. Güzel bir yerden izlemek istiyorsanız, biletinizi en az 1 ay önceden alın derim. Fiyatlar 33-82 Pound arası değişiyor. Bu siteden alabilirsiniz: http://www.boxoffice.co.uk 

-Restoran rezervasyonları. Şehrin ünlü restoranlarında, haftaiçi haftasonu farketmeden yer bulabilmek istiyorsanız en az 2 hafta önceden de bunların rezervasyonunu halletmiş olmanız gerekiyor. Bu link'ten istediğiniz yere rezervasyon yaptırabilirsiniz: http://www.toptable.co.uk/london-restaurants (Benim restoran önerilerim aşağıda.) -Günlük to-do-list. Eğer zamanınız benimki gibi kısıtlıysa bunu yapmanız çok önemli. Çünkü görmek gereken çok yer var, hepsine yetişmek için sıraya koyup, yakın olanları bir anda aradan çıkarmak gerekiyor. Aksi takdirde gerçekten çok zor. 'Gittikten sonra' yapılacaklar -Ulaşım. İlk etapta Heathrow Havaalanı'ndan şehre hızlıca geçmek için benim önerim; her terminalin altından geçen Heathrow Express trenini kullanmak. Tren havaalanı içindeki 2 terminal dışında hiç durmadan, 15 dakikada Paddington'a gidiyor. Kişi başı 20 pound. Paddington oldukça merkezi bir istasyon. Ancak oradan da taksiye binmek gerekiyor.  Dönüşte uçağımız sabaha karşıydı, 5'te havalanında olmamız gerekiyordu, ancak trenin ilk kalkış saati 05.15'ti o nedenle taxi kullanmak zorunda kaldık. Ancak sabahın köründe taksi bulamayabiliriz diye başka bir çözüm bulduk, hem de daha ucuza gelmiş oldu. Bu link'ten http://www.minicabsinlondon.com adres, kişi ve bavul sayısı bilgilerinizi dolduruyorsunuz, sizi belirttiğiniz saatte bir araç gelip alıyor, havaalanına bırakıyor. 3 kişi, 4 bavulluk araç 50 Pound. Bunun dışında şehiriçi metro ulaşımı için Oyster Card edinmek gerekiyor. Öyle gelişmiş bir metro sistemleri var ki; başka hiç bir araç kullanmasanız da oluyor zaten. Biz 4 günde, günde 5-6 defa kullanarak kişi başı 25 Pound gibi bir yükleme yaptık. Ben susuyorum artık, fotoğraflarım konuşsun. Ekstra bir şeyler sormak isterseniz bana yazın, seve seve cevaplarım! -Görülmesi gereken yerler -Piccadilly Circus  -Oxford Street -Bond Street -Leicester Square -Soho -Covent Garden -Trafalgar Square -Big Ben -Tower Bridge -Buckhingam Palace -London Eye -St.Paul Cathedral -Notting Hill -Hyde Park

-Gidilmesi gereken müze ve galeriler  -National Gallery Van Gogh'un Ayçiçekleri'ni burada görebilirsiniz.

-British Museum
-Tate Modern
Picasso'dan, Dali'ye bir çok kült ismin eserlerini görüp kendinizden geçebilirsiniz.
-Museum of Brands, Packaging and Advertising
Bu müzeyi herkes bilmiyor, benim anladığım kadarıyla. Mesleğim ve ilgi alanım nedeniyle buldum sanırım. Ama gidin, görün bence. Özellikle İngiliz markalarının geçirdiği asırlık evrime şahit olun. Fotoğraf çekmek yasaktı, o yüzden gizli çektiğim fotoğraflarla idare ediniz :o) Notting Hill'e gidip Portobello Pazarı'nı gezdiğiniz güne koyabilirsiniz bunu. Çok yakınlar çünkü.
 
-Natural History/Science Museum
-Sherlock Holmes Museum

-Gidilmesi gereken restoranlar Akşam yemeği için benim gittiğim ve iyi ki de gittim dediklerim: Hakkasan Hanway Place Uzakdoğu mutfağı seviyorsanız, gözünüz dönecek, parmaklarınızı yiyeceksiniz. Bir kere daha İstanbul'daki kapandığı için hüzne boğuldum. Kişi başı ortalama 70-80 Pound. Önerilerim: Fried Crab, Duck Roll, Pipa Duck, Seared Scallops with Sesame

Jamie Oliver's Barbecoa Dünyanın en ünlü şeflerinden İngiliz Jamie Oliver'ın Londra'daki restoranlarından steak ağırlıklı olanı. Kırmızı et yemeyen adama zorla yedirdi o kadar söyleyeyim. Kişi başı ortalama yine 70-80 Pound. Menüsünü bu link'ten inceleyebilirsiniz: http://www.barbecoa.com/pdfs/barbecoa_main_menu.pdf

Madison Restaurant, Tapas and Cocktail Bar Burayı yemeği için değil, manzarası için tavsiye edeceğim. Barbecoa'dan sonra gittik buraya. Zaten aynı binanın rooftop'ı. Olduğunuz her yerden Diana'yla Charles'ın evlendiği büyüleyici St. Paul Katedrali'ni görüyorsunuz. Bir şeyler içmek için çok güzel bir atmosfer.                              

Diğer araştırdıklarım ama gidemediklerim: Moro Çok güzel İspanyol Tapa'ları varmış. Madonna Londra'ya geldiğinde buraya gidermiş. Gaucho Arjantin restoranıymış. Steak'leriyle ünlüymüş. Yuatcha Dimsum'ı çok iyiymiş. Kimchee Kore yemeği sevenler için iyi bir alternatifmiş. Kahvaltı için: The Wolseley Nefis, nefis, nefis!

The Breakfast Club Le Pain Quotidien Türkiye'den de alışık olduğumuz bir yer zaten. Yeni bir yerler keşfedemezseniz buraya sığınabilirsiniz. 

Klasik İngiliz kahvaltısını ise maalesef tavsiye edemyorum. Sütlü çay bir derece ama barbekü soslu fasulye sabah sabah bana hiç iyi gelmedi.

Öğle yemeği için: Açıkçası belirli yerlere gitmedik, karşımıza çıkan, hoşumuza giden yerlere oturduk. Bunların çoğu meşhur İngiliz Pub'larıydı. Bolca fish&chips yiyip, bira içtik. Mümkün olduğunca da güzel havadan faydalanıp dışarıda oturmaya çalıştık.

 

Ama Notting Hill'e gittiğinizde acıkırsanız kesinlikle ama kesinlikle Ristorante Pizzeria'da yiyin. Sahibi de çalışanlar da İtalyan. Sahibi çok tatlı Capri'li bir adam. İtalya'da bile bu kadar güzel makarna yemedim ben!

-İlk defa bir gezimde yorgunluktan hiç bir gece kulübüne gidemesem de yaptığım araştırmalara göre gidilmesi gereken gece kulüpleri Fabric Maddox Sketch The Box - Buna New York'ta gitmiştim. İnanılmaz cabaret show'lar vardı, burdaki konsepti de aynı, Jude Law ve Kate Moss gibi isimleri görebilecek olmanız cherry on top'ı! Angel Bunlar dışında eğer zamanınız olursa bir de Comedy Club'lara gidin. Alışveriş yapılacak yerler: -Çok para harcamak istiyorsanız; Harrods.

-Az parayla çok şey alıp, sonunda yine kendinizi durduramayıp çok para harcamış olmak istiyorsanız; Primark. -Kurt Geiger'ın şahane ayakkabılarını Türkiye'dekinden çok olmasa da biraz daha düşük fiyata almak istiyorsanız kendi mağazaları ve Topshop. -Çok değişik bir atmosferde pazar dolaşıp, vintage eşyalar alıp, bir yandan elinizde yemekler, bir yandan torbalar taşıyıp nirvanaya ulaşmak istiyorsanız Portobello Pazarı. (Pazar sadece cumartesi günleri kuruluyor.)

 
Yılbaşı'nda Paris yazısına kadar seyahatle kalın!