KARMA, BİR DAHAKİNE BENİ ERKEK VE EŞCİNSEL YAP DA ÖYLE GÖRÜŞELİM!

Bu başlık da ne diyeceksiniz. Demeyin. Yerimde olsanız –bir kısmınız da olmuşsunuzdur- siz de böyle söylerdiniz. Niye mi böyle söylüyorum; çünkü Mykonos’a gittim. İyi ki de gittim; gözüm gönlüm açıldı, banyo yaptı, temizlendi, arındı; kısacası bayram etti. Nasıl mı? Ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. Ne, biceps’ler, triceps’ler (bilmeyenler için kol kası oluyor bunlar; benim her zaman en can alıcı bulduklarım), abdominal’ler, adonis’ler, gluteus’lar (popo kası oluyor bu), six pack’ler, baklavalar, börekler, pastalar gördüm bilseniz! Ama çok acı çektim. Çünkü yapabildiğim tek şey bakmaktı. Çünkü iç çekmekten başka elimden bir şey gelmiyordu. Çünkü hepsi sahipliydi. Çünkü hiçbiri benim olamayacaktı. Çünkü çünkü...! (Bu noktada eğer eski usül kağıt kalemle yazıyor olsaydım kağıdın gözyaşlarımla ıslanıp yumuşadığını fark ederdiniz.)
Çünkü hepsi -bakın çoğu demiyorum- ama hepsi eşcinseldi. O güzelim adamların hepsinin yine en az kendi kadar yakışıklı bir partneri vardı. Bu açıdan bakınca adildi, ama kendi açımdan bakınca; ah şu adaletsiz dünya! O yüzden bütün tatil boyunca yazının başlığından da anlayacağınız gibi içimden varolduğu şüpheli herşeye seslendim, dua ettim: ‘N’olur bir dahakine beni tekrar yarattığında erkek yarat ve n’olur eşcinsel olanından olsun!’ Evet, anlayacağınız gibi bu hayatta gördüğüm en olağanüstü adamların hepsini bir arada bulacağınız yer Mykonos. Ama heteroseksüelseniz bir şey ifade etmeyecektir. O yüzden etrafınızdan duyduğunuz ‘oraya mutlaka bekar git’ sözlerini dikkate almayın. Çünkü ben çok duydum ama gördüğünüz gibi bekar gitmeme rağmen ağzımın suyu akarak aynen geri döndüm.
Yazının hormonel denge bozucu kısmını geçip bilgilendirici, yönlendirici seyahat yazısı kısmına gelecek olursak; belki Güney Fransa gezimin hemen üstüne olduğundan, belki gerçekten öyle olduğundan bilemiyorum; ancak Mykonos’un bende şahane izlenimler bıraktığını söyleyemeyeceğim. Öncelikle genel olarak çok kurak bir görüntüsü var. Sanki yanmış, dağlık bir arazinin üstüne, küçük beyaz seyyar bekçi kulübeleri kondurulmuş gibi. Her gittiğim yerde acaba esas kısmı burası mı olacak, şuana kadar gördüklerim kötü kısımları mıydı diye düşünmekten kendimi alamadım. Ancak şehir merkezi olan bölümün dışında hiç bir yerde bu beklentim karşılanamadı. Yine de bir daha gider misin diye sorarsanız, nedensizce giderim derim :o)
Görülmesi gereken yerler:
-Adanın en güzel ve en popüler olan kısmı Little Venice. Alaçatı veya Bodrum’daymış hissine kapılmanız mümkün.
Burada gidelebilecek restoran-tavernalar:
Sea Satin. Burada gün batımını izlemeden sakın dönmeyin!

 
 
 
Aqua
Caprice
Veranda
Rhapsody
 
-Diğer iyi restoran-tavernalar
Chez Katrine
Nico’s
Babylon
 
Cavo Paradiso
Trio Bambini Gelato
Babulas
 
 
-Tabi ki yel değirmenleri

 
-Plajlar
 
Paradise. Bu en turistik, popüler ve şehir merkezine yakın olan. (6km)

 
 
 
 
 
 
Super Paradise. Paradise’a göre daha az kalabalık ve daha kaliteli. (7km)
Elia. Paradise’dan da Super Paradise’dan da daha uzak. Yine Paradise’a göre daha sakin. (11km) Elia’nın bitişiğinde adını hatırlayamadığım bir başka plaj vardı. Bu plajda toplamda sadece 2 kadın gördüm, onun dışında hepsi erkek, çoğu da çıplaktı. E tabi adamlar izsiz her bölgelerini yakmak istiyorlar, hak verdim.

Nammos. En yakındaki, ama en pahalısı. Diğerlerinde 2 şezlong, 1 şemsiye fiyatı 10-12 Euro iken burada çok daha yüksek. (5km)
Kalafatis. (12km)
-Liman
 
-Kiliseler

 
-Tabi ki ara sokaklar

Küçük notlar:
-Gün öğleden sonra anca başlıyor. 12-13 gibi plajlara gidip önden yer kapmanız mümkün. Çünkü o saatlerde herkes önceki gece nedeniyle hala uyuyor oluyor. 18 gibi beach party’ler başlıyor. 21-22 gibi yemeğe çıkılıyor, 24 gibi hafif eğlenceye, 2’den sonra hard-core eğlenceye başlanıyor.
-Yiyecek – içecek fiyatları normal.
-Bol bol deniz ürünü yiyin!
-ATV kiralamanız kesinlikle mantıklı. Günlüğü yaklaşık 25-30 Euro. Ancak sadece gündüz kullanmanızı öneririm. Çünkü plajlara ve o bölgedeki gece kulüplerine giden yollar çok dar, her an karşınıza bir araba veya otobüs çıkabiliyor ve yol bir ATV ile bir otobüsün aynı anda sığamayacağı kadar dar. Gündüz gözüyle temkinli gitmek gerekiyor, gece alkollü kullanan da çok. Aman dikkat!
-Scooter kiraları 15-20 Euro, araba kiraları 45-50 Euro civarı.
-Gece boyunca gece kulüplerine giden otobüsler var. 1.60 Euro. 20 dakika civarı sürüyor. Şehir merkezinden biniyor, kapının önünde iniyorsunuz, dönüş de aynı şekilde.
                                      
-Taxi’den hiç bahsetmiyorum bile. Çünkü adada yaklaşık 25-30 taxi varmış, doğal olarak boşuna rast gelmek mucize.
-Oldukça iyi sanat galerileri var. Mutlaka yolunuz düşsün derim.

 
 
 
 
 
 
Rarity Gallery

Sonuç olarak Mykonos olağanüstü bir yer olmasa da gitmeye değer. Tavsiyem kalabalık bir arkadaş grubuyla gitmeniz yönünde olacak. Bir sonraki yazıya kadar tatille kalın!